İlahiyat Haber

Elektrik kesildi ezan sustu

Gazetemizde çıkan bir haber üzerine, cemaatin memnun olmayacağını bilerek hakkaniyet adına bazı şeyler söylemem gerekiyor.

Haber şöyle:

‘Trakya’da elektrik dağıtımının özelleştirilmesinden sonra, ihaleyi alan Trakya Elektrik Dağıtım AŞ (TREDAŞ) Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’de elektrik borcu olan birçok caminin elektriğini kesti. Çorlu’nun Ulaş beldesinde bulunan Çamlık Camii’nin elektriğinin de bu kapsamda TREDAŞ ekipleri tarafından 6 ay önce kesildiği ortaya çıktı. TREDAŞ son olarak caminin ısıtması için olunan aboneliğe bağlı elektriği de önceki borcunu gerekçe göstererek kesti. Kesintinin ardından ezan sesinin de sustuğu camide cemaat lüküs (gaz lambası) ışığında ibadetlerini yapmaya çalışıyor… TREDAŞ yetkilileri ise özelleştirme öncesinde bölgede bulunan müftülüklere gerekli uyarıları yaptıklarını, yeni uygulamayı müftülüklere göndererek buna göre tedbir almaları gerektiğini bildirdiklerini ifade ettiler.’

Fıkıh’ta bir hüküm vardır; bir başkasının mülkü olan mekana (eve, bağa, tarlaya…) sahibinin izni olmadan girip namaz kılmak caiz değildir. Bu yer, orada bulunulduğu sürece gaspedilmiş sayılır.

Elektriği bir özel şirket üretiyor veya satın alıyor, sonra bunu isteyene (abone olanlara) satıyor. Abone olmak, satın almak demektir. Satın alan ister özel ister tüzel kişi (dernek, vakıf, şirket, daire, cami, okul…) olsun aldığı elektriğin bedelini ödemeye mecburdur; ödemezse haksızlık etmiş olur. Sahibinin rızası dışında kullandığı elektrik ışığında yapacağı ibadet de zedelenir.

Çare, güçleri yetiyorsa cemaatin, yetmiyorsa daha geniş cemaatin (yakından uzağa çevredeki Müslümanların) para toplayarak borcu ödemeleri ve helal elektriğe kavuşmalarıdır. Elektriği bedava vermiyor veya eski alacağını istiyor diye şirketi suçlamak haksızlıktır.

Benim meselem sahiplerini hiç tanımadığım, hiçbir alakam bulunmayan şirketi savunmak değildir, benim meselem Müslümanların hak hukuk konusunda kılı kırk yarmaları, attıkları her adımın şeriata uygun olması konusunda titizlik göstermeleri yönünde uyarıdır.

‘Kesintinin ardından ezan sesinin de sustuğu camide’ ifadesi de bize yakışmıyor. İlk ezan mikrofona okunup hoparlörden duyurulmadı, bu aletlerin icad edildiği yakın zamanlara kadar da ezanlar minarelerden insan sesiyle okundu ve duyuruldu. Adı geçen camide de mutlaka insanlar ezanı okuyorlar ve seslerinin yettiği kadar çevreye duyuruyorlardır.

‘Bu yüzden uzaklardan ezan duyulamıyor’ dense buna bir şey diyemeyiz, ama ‘ezan sesi de sustu’ ifadesi hilaf-ı hakikattir, bu da müminlere yakışmaz.

Hayrettin Karaman 

Yenişafak

İlgili Makaleler